17 Mayıs 2007 Perşembe

Piazza Navona

Ara sokaklardan Navonaya giderken acaip keyifli yerlerden geçiyoruz.Bizim buralarda da var bu sokaklardan, ama binalar kesinlikle daha bakımlı. Minik minik kafeler, restoranlar, sokak çalgıcıları, satıcılar... Çoook sevimli bir yer. Sanırım yaşasam buralarda, en çok takılacağım yer olur buralar. Hatta adamın biri eniklerini emziren bir anne köpekten bile para kazanıyordu. Enteresan...
Daracık sokaklara 3-5 masa atabilmiş restoranlardan birinde pizza yiyelim diyoruz ama henüz acıkmamışız. Belki de heyecandan. Sonra bir bakıyoruz Roma dondurmacıları sıralanmışlar yanyana. Kaçar mı? Kaçmaaaz. Hemen dalıyoruz bir tanesine. 1 ile 6 euro arasında değişen fiyatları görünce 2.5 luğu kestiriyoruz gözümüze ve giriyoruz sıraya. Sıra bize gelince adam koydukça koyuyor külaha, gözlerimiz açılıyor nasıl yicez biz bunu diye. Cappucinolu, çikolatalı, fıstıklı ve naneli seçiyoruz değişik kombinasyonlarda. Bir masaya oturuyoruz ve yorulana kadar, midemiz bulanana kadar, ağzımız donup da konuşamayacak hale gelene kadar yiyoruz dondurmalarımızı. Ama bir daha da yiyemiyoruz malesef gidene dek. Şimdi bu fotoğrafa her baktığımda canım dondurma istiyor. Çok kötü:(
Dinlenmemiz ve dondurmalarımız bitince kalkıyoruz. Bende yine bir heyecan, illuminati yolunun 3. maddesini, suyu göreceğiz. Fontana del quattro fuimi. Robert Langdon'ın anlata anlata bitiremediği, pagan figürleriyle dolu, dünyadaki o zaman bilinen 4 büyük nehire ithafen yapılmış, Bernininin barok meydanındaki Barok çeşmesi.
Nil, Ganj, Tuna ve Rio de la Plata.Bu 4 nehire adanmış 4 heykel, ve aralarda pagan sembolleri, heykelleri,kayaların birleşim yerinde tepede de tabiki 4. dikilitaş! Ve dikilitaşın en tepesinde pagan sembolünde melek anlamına gelen bir adet kumru heykeli.
Ama yine şanssızlığımızdan çeşme tadilatta. Çekebildiğim kadar aralardan derelerden fotoğrafını çekip incelemeye çalışıyorum çeşmeyi. Burada insanlar tadilat da yapsalar çevreye ve sanata önem verdiklerini öyle güzel ifade ediyorlar ki. Mesela tadilat için bir binanın cephesi, aynı binanın fotoğrafının resmedildiği bir brandayla kaplanıyor. burda da her tarafı kapatılmış olmasına rağmen çeşmenin, bazı yerlere cam koymuşlar ve çeşmenin orjinal halinin fotoğrafını açıklamalarıyla koymuşlar. Hem pencereden görebiliyorsun, hem açıklamaları okuyorsun. Çok iyiydi.Yine de üzüldüm tabi, kapalı olduğu için.
Meydanın her tarafı binalarla çevrili. Hatta Sophia Lorenin evi de buradaymış.Saraylar, heykeller, çeşmeler. Bizim 4 ırmak çeşmesi tam ortada. Meydan ince uzun bir oval şeklinde. Ovalin bir ucunda da yine Berniniye ait Fontana del Moro adlı çeşme, Mağribi heykeli var. Tabi heykelin orjinali müzede, burdaki kopyası. Diğer ucunda simetriğinde de bir çeşme daha var. Eskiden Ağustos ayında çeşmelerin giderleri kapatılarak meydan sular altında bırakılır, zenginler arabalarıyla dolaşır, çocuklar suda oynarlarmış. Nasıl bir aktiviteyse!!! Şimdi de şehrin sosyal merkezi burası. Çok hareketli, canlı, neşeli, cıvıl cıvıl bir yer.
Navona tamam. Şimdi sırada Pantheon var.Yine ara sokaklardan harita rehberimiz sayesinde görülmesi gereken yerlerin önünden geçerek Pantheona doğru ilerliyoruz. Köşeden dönünce yan tarafından görüyorum muhteşem yapıyı. Burayı da derslerden hatırlıyorum. Eski Roma döneminden bu sağlamlıkta kalabilmiş en önemli eser. Yuvarlak kubbesi, kesitten de plandan da bakıldığında kare planıyla birlikte içine tam bir küreyi sığdırıyor. Kubbenin yarısından sonrası açık. Buna şeytan gözü deniyormuş. İçeri giren kötü ruhların çıkabilmesi için bir delik.
Bu tapınaklar eski dönemlerde mutlaka bir tanrıya yapılırdı. Pantheon ise bütün tanrıların tapınağı. Yuvarlak kubbe cepheden tam olarak görünemiyor. Çünkü ön tarafa üçgen alınlıklı bir revak yapmışlar. M. S. 1. yy. da yapılmasına karşın bu kadar korunabilmiş olmasına hayret ediyorsunuz. İçeri girmek çok zor çünkü aşırı bir kalabalık var. Böyle zamanda burada aylarca kalmak, her gün başka bir yapıyı sessiz sakinken saatlerce incelemek istiyorum.
içeri girdiğinizde dışardan anlaşılmayan bir muhteşemlik içinize işliyor. Öyle heybetli bi yapı ki. Yukarıdaki delik, yani OCULUS ışığın içeri girdiği tek yer. Yan taraflardaki nişlerde azizlerin mezarları, heykelleri var. Binanın en önemli özelliklerinden birisi de Rafaellonun mezarının burada bulunması. Gerçi bu mezar sonradan getirilmiş buraya. Bizim Rafaeli hemen çağırıp fotoğrafını çekiyoruz adaşının mezarının önünde. Burası da bizim kitapta geçiyor, dolayısıyla heyecanlandırıyor bizi ve şu anda tam orayı okumakta olan Adini.
Pantheonun önündeki meydanın adı Piazza della Rotonda imiş. Mimaride yuvarlak mekanlara verilen isim rotonda-rotunda.Meydanda yine bir dikilitaş var:) Etti mi 5!!! Pantheonun yan tarafından arkaya dolanıyoruz. Orada tekrar bir meydana rastlıyoruz, meydanlar, anıtlar, kiliseler ve çeşmeler kenti Romada. Burası da Minerva meydanı. Yine bizim Bernini ustanın bu sefer filin sırtında taşıdığı dikilitaşı(6) meydanın ortasında yerini bulmuş.
Haydi bakalım şimdi artık eski Roma- antik merkez taraflarına gitme zamanı...





Hiç yorum yok: