16 Şubat 2008 Cumartesi

Ekinin ilk aşkı

Bunu anlatmadan geçemeyeceğim:)
Son zamanlarda Ekinin insanları kesin ve net olarak ikiye ayırması çok meşhur, hatta sadece insanları değil, hayvanları, çiçekleri hatta eşyaları bile. Birisi ya kızdır, ya erkek:) O kadar, ondan sonraki ayrım onun için önemli değil:)
Tabi cinselliğin farkına varması beraberinde evlilik, aşk gibi kavramları da soktu hayatına. Avustralyada da ilk aşkını yaşadı.
Kuzenime, 45 yaşındaki bülent abime aşık oldu 3.5 yaşındaki kızım:) Olgun erkeklerden hoşlanıyor!
Onu göremediği zamanlarda halama veya cuziye telefon açtırıyordu, Bulent abisiyle dakikalarca konuşuyordu. Beraber olduğumuz zamanlarda da dibinden ayrılmıyor, öpüyor, yanağını okşuyor, kucağından inmiyor.
Son telefonunda artık dayanamayıp evlenme teklifi etmiş. Hatta teklif değil, direk ben seninle evlenicem, ben sana aşık oldum demiş. Bulent abim bunu bize söyledi çok güldük falan ama bizimki çok ciddi, evlenicem diye tutturuyor. Hatta Filiz sordu, peki karısı var onun, o nolcak dedi, Ekin de gayet sakin: "O da bana baksın" demez mi:) Koptuk tabi. Son gün havaalanında yine teklifini tekrarladı abime, hatta uçağa binince Vanillayı bile unutup Bülent abim için ağladı. Ben onla evlenicektim, neden gidiyoruz burdan, gidersek evlenemem ki diye epey söylendi.
Dönüşümüzden sonra bir süre daha devam etti ısrarı, hatta Bülent abimin Türkiyeye ne zaman geleceğinin hasapları yapıldı falan. En sonunda ümidi kesmiş olacak ki, geçen gün bana şunu dedi:
"Anne ben Bugs Bunnyle evlenicem"

Sydney Wild Life Park & Aquarium

Sydneyde gittiğim hem de ikişer kez gittiğim akvaryum ve wild life worldu de sayarsak toplam 2 akvaryum 4 hayvanat bahçesine gitmiş oldum. Yani 6 kere gitmişim, yani gezmemin çoğu hayvanlı yerlere olmuş. Avustralyada yaşayan oraya özgü hayvanlar genel olarak 2 gruba ayrılabilir. Sürüngenler ve kemirgenler:) Gerçekten bu iki grup hayvanları acaip birbirine benziyor. Mesela kanguruya benzeyen daha küçük bir fare var, possum denilen evlerin bahçelerine kadar gelen bir hayvan daha var yine benzer türden. Wombat yine benzer bir hayvan. Daha da ismi aklımda kalmayan bir sürüsü. Zaten kangurular bile çok çeşitli, 3 m lik olanından 60 cm lik olanına kadar renk renk kangurular var. Sürüngenlerse yine çok çeşitli ama birbirine benziyorlar. Lizard, timsah, iguana...
Balıkları ve kuşları saymıyorum.
Genel olarak bütün gezdiğim yerlerde en güzel şey hayvanlar için gösterilen aşırı özen, temizlik, hayvanların bakımlı ortamlarda özgürce dolaşıyor olmaları. Bizim Ankaradaki rezalet hayvanat bahçesindeki zavallı fil geliyor gözümün önüne, derisi sarkmış, pislikten rengi görünmeyen. Gerçi öldü o zavallım da.
Yani adamlar kıytırık böcek sülalesi için bile dünya kadar yer ayırıp, onlara özgü yerler yapmışlar. Bütün amaç hayvanları doğal ortamlarından koparmadan insanlara göstermek.
Çoğunda hayvanlara dokunabiliyorsun, besleme saatlerinde izleyebiliyorsun, bakıcılarıyla konuşmalar yapabiliyorsun, hatta sen de besleyebiliyorsun.
Gerçekten en keyif alarak gezdiğim yerler buralardı, Ekin de o kadar çok sevdi ve alıştı ki, İzmirdeki sirke gittiğinde yavru aslanı kucağına almış gidip:)
Bütün bunlar bile taa dünyanın öbür ucuna gitmeye değerdi:)











10 Şubat 2008 Pazar

Veee Sydney...













Avustralyaya gidip de Sydneye gitmemek olmaz di mi?Biz de son anda ayarlayıp cuzi, ben ve cuzimin iki arkadaşı daha dört kız, çocuksuz bi şekilde attık kendimizi Sydneye.Sydneyin en hareketli, en merkezi yeri Darling Harbour. Biz de her yere yürüyerek gidebilelim diye oradan çok süper bir otel ayarladık.
Cumartesi akşam oradaydık, hemen otele yerleşip Sydneye gecelerine uzanalım dedik, ama bizden geçmiş:) Bir biradan sonra pilimiz bitti, yine de tüm limanı dolaşıp öyle geldik odaya. Şansımıza o gece Fransızların şovlarının olduğu özel bir gece varmış, muhteşem bir havai fişek gösterisi izledik.
Ertesi gün sabah erkenden ben akvaryum ve wild life parka gittim, kızlar uyumayı tercih ettiler:) Tabi onlar hem çok gelmişler, hem bir daha gelecekler, ama benim ilk ve son görüşümdü belki de oraları.
Akvaryum müthişti, Melbournedakinden daha büyük, büyüleyici bir yerdi. Oturup saatlerce balıkları izlemek, daha da fazlası akvaryumun içinde bir balık olmak istedim. Muhteşemdi.Wild life park da o kadar ufak gibi görünen bir alanda, çok başarılı bir düzenlemeyle, Avustralyada yaşayan tüm hayvanları görebileceğimiz, dokunabileceğimiz bir yerdi. Kendimi zorlayıp koca bir böcek, bir yılan, bir deniz yıldızı ve bir iguana sevdim. Diğerlerini nasıl olsa severim diye.
Hayvanların ardından bir bot turuna katılıp körfezi boylu boyunca gezdik, Sydney Bridge ve Opera Houseu gördük. Sydney gerekten çok canlı, çok güzel, nefis bir şehir. Melbourne Ankaraysa Sydney İstanbul. Melbourneda akşamları haftaiçi saat 5 te hayat duruyor resmen. Ama Sydney 24 saat canlı, capcanlı. Melbourne daha sakin, Sydney daha heyecanlı. Belki de ben çok merkezindeydim Sydneyin ondan bana öyle geldi bilmiyorum.
Hele Opera House, sanırım bir mimarın en çok görmek isteyeceği yerlerden biri. Bir de Sagrada Famillia kilisesi:) Çok heyecanlandım zaten görünce, milyon tane fotoğraf çektim, taşlarına tek tek dokundum, sevdim:) O anda oynayan Carmenin fotoğrafını da anısı saklı kalsın diye çekiverdim:)
Bot turunun ardından Tay mutfağı denemesi için liman manzarasına nazır muhteşem bir restoranda berbat bir servisle ortalama bir yemek yedik. Oralarda en çok dikkatimi çeken şey buydu zaten, adamların süper manzaraları, bolca turistleri, herşeyleri var ama servis anlayışları yok. Bir kere saatlerce bekliyorsunuz, sonra özensiz dekorasyon, özensiz eşyalarla servis yapıyorlar. Üstüne de hiç ilgilenmiyorlar sizinle. Tokluktan sanırım. Türkiyede en küçük mahalle lokantasında bile ilgi daha fazladır yani.
Bir de her yer çekik göz kaynıyordu. Çalışanlar çinli, gezenler japon. Arada da geri kalan asyalılar.Çinin yarısı oralarda sanırım, o kadar çoktular ki.
O güne bir de market, monoraille gezi, kuleden şehri seyretme, ufak bir Chinatown gezisi de sığdırdık.Ertesi gün de Operahousea ve limana gittik, saatlerce oturdum opera houseun önünde, her detayını fotoğrafladım, doya doya seyrettim, hatta dokundum taşlarına:) Sonra da dönüş için havaalanına gittik.Çok güzel, çok eğlenceli, çok keyifli bir tur oldu, thank u cuz:)