25 Nisan 2007 Çarşamba

Siena




Gruptaki arkadaşların çoğunluğu sayesinde Pisadan vazgeçip Sienaya gidiyoruz.
Yolda hep duyduğumuz Toscananın pastoral kır manzaraları geçiyor gözümüzün önünden. Bahar gerçekten de buralara gelmek için en güzel mevsim.Bağları ve şarapları ünlü buraların. Sienadan alacağız şarabımızı, limoncellomuzu ve diğer hediyeliklerimizi, çünkü yarın Romada açık bir yer bulamamama olasılığımız yüksek.
Sienaya gelince bir meydancıkta otobüsten inip şehrin kapısından giriyoruz. Resmen bir kapıdan giriliyor yani şehre, şaka değil. Daracık sokakları, eskiden kalma binaları, her sokakta binaları birbirine bağlayan üst kat geçitleri, köşeyi dönünce önümüze çıkıveren sürprizleriyle muhteşem bir yer burası. Tam bir film setinde gibiyiz. Sanki kapıdan upuzun entarisiyle bir adam ya da kabarık etekli elbisesiyle yelpazesini sallayan bir kadın çıkıverecek.
Burada koşturmamız doruğa çıkıyor. Adinin dediği gibi azgın boğanın kovaladığı insancıklar manzarası tam uydu bu daracık sokaklara. Bu şehri kaçak geziyoruz, ayakbastı parası ödemeden ve rehber tutmadan, yakalanıcaz diye ödü kopuyor rehberimizin. Ama toplanılan para yetmiyormuş benzinden başka birşeye malesef. Az kişiyiz çünkü.
Sokaklar gerçekten de nefis manzaralarla dolu. Doyamıyorum bakmaya ve fotoğraf çekmeye. Sanki aynı yeri 2 kez çekmezsem bir sorun olacakmış gibi abartmışım fotoğraf olayını. Bir duvarda öylesine yerleştirlivermiş meryem ve isa ikonası, dükkanların eski bina içindeki modern dekorasyonu, sokakta evin duvarına oturmuş sohbet eden yaşlılar, yanından geçtiğimiz evin bahçe kapısının işçiliği, kimbilir ne zaman yapılmış yolların taş kaplamaları, yokuşlar, inişler, her köşede çok normalmiş gibi duran heykeller, bütün bu eskiliğe tezat smart çoğunlukta olmak üzere küçük arabalar, siesta dolayısıyla sımsıkı kapalı panjurlu evler...
Derken Sienanın azizesinin, Caterinanın evi olan, sonradan şapellerle çevrelenerek kiliseye dönüştürülen Santuario e Casa di Santa Caterinaya geliyoruz.İçeri girip sessizce azizenin düşen parmağının sergilendiği cam fanusa bakıyoruz. Ben bir mum dikiyorum, burada tüm dileklerim gezmeyle ilgiliydi itiraf etmem gerekirse. Fanusa bakıyorum ama hiçbirşey anlamıyorum, neyse ki kitapta fotoğrafı var ve ordan anlaşılıyor ne olduğu.
Bu Caterina çok komik kadınmış. Tam işini biliyor yani. 8 yaşındayken çocuk İsayla nişanlandığını söylüyor herkese (1300 lü yıllar), sonra vücudunda yaralar çıkıyor, bunlar da İsanın yaralarıymış aslında, sonra parmağı kopuyor, muhtemelen cüzzamlıydı:), insanlara şifa dağıttığı da söyleniyor. Hatta güzel konuşma yeteneği sayesinde papalığın Romaya taşınmasını sağlamış söylenene göre. Yani açıkçası insanları bir güzel kandırmış teyzem. Sienanın da azizesi olmuş.
Sienanın en önemli festivali- hatta Toscananın- palio yarışları.Eski Roma dönemindeki askeri eğlencelere kadar uzanan geçmişi var ancak festival 1200 lü yıllardan beri yapılıyor. Eğersiz at binme yarışı, bizim bildiğimiz polo yarışları bunlar.Yarışçılar Sienanın bölgelerinden seçilir, kilisede kutsanır, gösteriler, resmi geçitler yapılır,bahisler oynanır, sonunda yarış sadece 90 saniye sürermiş.Bu yarışların yapıldığı Piazza del Campo meydanındaki evler fahiş fiyatlarla 1 saatliğine kiralanırmış, yarışı seyretmek isteyenlere. Kazanana ipek bir flama (palio) hediye edilirmiş ve eğlencesi sürer gidermiş. Buradaki en belirgin hediyelik eşya da bu flama zaten. Yarışlar hala senede 2 kez Temmuz ve Ağustosta yapılıyor.
Meydanın ucundan şöyle bir bakmamıza izin veriyor rehberimiz. Neyseki 2-3 kare fotoğraf çekebiliyorum. Meydan bir yelpaze biçiminde ve Madonnanın pelerinini simgeliyor. İdamlar, gösteriler,boğa güreşleri, palio yarışları hep burada yapılıyor 1200 lü yıllardan beri. Bu taşlar, kaldırımlar ta o zamanlardan kalma yani. Muhteşem...
Her şehrin duomosu olur da Siena eksik kalır mı? Eğer planlandığı gibi yapılabilseymiş dünyanın en büyük katedrali olacakmış ama veba salgını yüzünden çok kişi ölünce yapımı ertelenmiş ve sonradan da küçültülerek tamamlanabilmiş. Burası da Floransadaki duomoya benziyor, oradakinden daha büyük bir meydanda. Ama burası şaşırtmadı bizi Floransadaki kadar, insan hemen alışıveriyorgüzelliklere, çok komik.
İçeride yine sayısız eser var. Michalengelo ve Donatello çok çalışmışlar burası için de.
Italyada her yerde bu adamların bir sürü eserinin olması akla soru getiriyor. Ömürleri boyunca hiç durmadan çalışsalar yine de bir kaç yüz yıl yaşamaları gerekirdi. O zamanlar bu adamların atölyeleri varmış, onlar sadece tasarımı yapar, geri kalanını öğrencileri tamamlarmış. Bazen hiç dokunmazlar, bazen önemli, kritik yerlerine müdahele ederlermiş sadece. Yoksa başka türlü bu kadar yapıt olması olanaksız zaten.
Yine cephe ağır Romanesk gotik tarzda. Campanille , duomo-kubbe ve vaftizhane burada da var. Hatta Pisa da böyle. Yine bir catedral, çan kulesi (meşhur Pisa kulesi) ve vaftizhaneden oluşuyor. Pisadaki kule yapılırken mimar hatasından dolayı 3. kat bittiğinde eğilmeye başlıyor, yapımına ara veriliyor, bakıyorlar ki birşey olmuyor, yıllar sonra tamamlanıyor. Mimarın hatası Pisayı en ünlü kule, şehri de en turistik yerlerden biri yapıyor.
Sienada uzaktan San domenicoyu, yakından campanille della basilicayı, kiliseleri görüyoruz ve dönüş yoluna geçiyoruz. Otobüsü beklerken bir markete girip alışverişimizi yapıyoruz. Sonra o yetmiyor Adin başka bir marketten bize ilave şarap alıyor. Akşama Romada otelde ya da uygunsa biryerlerde şarap içeceğiz, planımızı yaptık. Otobüse biniyoruz ve Romaya yollanıyoruz.
Arrivederchi Siena...

Hiç yorum yok: