22 Kasım 2007 Perşembe

Kangurular diyarından...

serra ve mehlika
ekinin devesi:)
ekinin kedisi
Son derece maceralı yolculuğumuzun ardından bir gün gecikmeli olarak ulaştığımız Melbournedan herkese merhaba,Başımıza gelenleri anlatarak sıkmayacağım sizi ama şunu söyleyebilirim ki, bir daha Emiratesle yolculuk yapmayı da Dubaiye gitmeyi de istemiyorum, asla.
Ama, asla asla deme...
Hani derler ya yediğin içtiğin senin olsun, bize gördüklerini anlat diye, ben de öyle yapıyorum:
Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim, cuzi (kuzen Filiz) dün marketten bir geldi, bütün markalar Türk! burada orada olan herşey var, hem de türkçe:)
Her zamanki gibi gideceğim yeri önceden araştırdığım için çok fazla yabancılık çekmedim burada.
Belki beni şaşırtan ya da enteresan bulduğum birkaç şey var sadece.
Gerçi henüz gezemedim çünkü geldiğimiz günün ikindininden beri yağmur yağıyor ve hava soğuk ama yine de gözüme çarpanlar var.
Birincisi çok yakın çok yakın diye bahsettikleri mesafeler en azından 20-30 km.
İstanbulda da böyle diyorlar biliyorum, burada oradan farklı olan mesafe uzasa da trafik derdi olmadığından sürenin uzamaması, ancak sabah ve akşamları cuzilerin evinin önündeki yolda çok ağır giden bir trafik de olmuyor değil.
En alışamadığım ve alışamayacağım şey direksiyonun sağda olması tabiki, her zaman sola bindiğimde arabalar bana çarpacak sanıyorum, ters yola girdik sanıyorum.
Yine enteresan bulduğum şey hiç kimsenin hiç bir kuralı bozmaması.
Markete giriş yönü, aldığını yerine koymak, trafikte tam yaya çizgisinde durmak, hatta sarı yanıp sönerken durmak gibi bizim asla uygulamadığımız kurallar burda son derece dikkat edilesi kurallar.
Biz alışık değiliz kurallara uymaya haliyle garip geliyor.
bir de çok enteresanıma giden şey bahçeler evler herşey çok şık ve güzel olmasına karşın fazla fonksiyonel detaylara sahip.Bahçelerde ağaca benzeyen kocaman demirden çamaşırlıklar asılı mesela.Evdeki ufak tefek detaylar son derece fonksiyonel, malzeme kaliteli ama hafif, basit duruyor.Bu konuda fotoğraflı detaya giricem sanırım sonradan.
Hava da bir garip buralarda, geldiğimiz gün çok sıcaktı ve klima çalıştırdık, hatta valiz kaybolduğundan gittik ekine birsürü kıyafet aldık. sonra yağmur yağdı ve hooop 15 derece oldu, aldıklarımız da boşa gitti, giyemedi henüz hiçbirini. Biz de ekinin yeni arkadaşı mertten kışlık bişeyler istedik, şimdi evde ısıtıcı çalışıyor. Dolayısıyla mehlika henüz gezmeye başlayamadı.
Bir de Ekinle Merti anlatayım
Mert tek kelime turkçe bilniyor, Ekin de 30*-40 kelime ingilizce biliyor ama öğrettiklerimiz günlük hayatta kullanacağı şeyler değilmiş malesef.
Buna rağmen dakikasında oynamaya başladılar. Ekin ne kadar canavarsa Mert de o kadar sakin bir çocuk, sürekli gülümsüyor ve gözlerini kocaman açıp bakıyor.
Bir süre sonra manzara şuydu:
Ekin eline kocaman bi kılıç almiş, guya sinek öldürcem diye heryere çat çat indiriyo, Mert sinmiş perdenin arkasına saklanarak ekini izliyor.
Biraz sonra Ekin önden koşturuyor, .mert takip edince de dönüp bağırıyor beni takip etme diye.
Mert de annesine soruyor, ekin neden beni sevmedi anne?
Cadı kızım heryerde cadılığını gösteriyor.

Hiç yorum yok: