13 Aralık 2007 Perşembe

Gunler gecip gidiyor...

Ben hala yerimde sayiyorum.
Gerci burada bulunmak bile baslibasina bir egitim, bir kazanc ama yine de daha fazla sey yapmak, daha dolu dolu yasamak isterdim buralari.
Ama cuzinin isleri cok yogun, gunluk geziler disinda henuz bir sey yapamiyoruz.
Ben de calisiyorum zaten.
Onceki gun burada bir cicek-bitki-agac satis yerine ve cin marketine gittik. Kameramin sarji bittiginden fotograflar bir dahaki sefere.
Cicek satis yeri dediysem ufak bir sera dusunmeyin. Sadece bakmak icin bile 3-4 saate ihtiyaciniz olan bir yer. Eger incelemek istersen tum gun yetmez. Benim favorim tropikal bitkiler, kaktusler ve bonsailerdi. Acan cicekler bana cok cazip gelmiyor, ama sinek kapan cicekler, orkideler, turlu sekillerdeki kaktusler, yagmur ormani bitkileri cok cok ilgincti. Ozellikle de bonsailer. Muhtesemdiler.
Bir zamanlar ablam hangi aktiviteyi yapacagini sasirdigi gunlerde bonsai kursuna gitmisti, o zamanlarda ben de bir seminere katilmistim, az bucuk bilgim var bonsailer hakkinda. En azindan ne kadar zahmetli bir ugras oldugunu biliyorum, bu yuzden oradaki bonsaileri gorunce cildirdim. O kadar guzel, o kadar buyuk(yani kucuk) ve o kadar coktular ki.
Kesinlikle fotografini koyacagim buraya.
Kaktusler de superdi, bu kadar cok cesidini gormemistim bir arada.
Keske kilo sorunu olmasa da gordugum her ilginc seyi getirebilsem oraya.
Ardindan gittigimiz bir cin mahallesi ve marketi=pazari beni bir anda Melbournedan Cinde biryerlere gitmisim gibi hissettirdi.
Etrafta herkes hersey cekik gozluydu.
Eskiden Japonlarla Cinlileri ayiramazdim birbirinden soylemesi ayip. Ama simdi(sadece burada degil oncesi var) hem onlari ayirabiliyorum hem de Tay-Singapur-Malezya- Asyanin degisik yerinden insanlari.
Gittigimiz mahallede yazilar bile ingilizce degildi. Girdigimiz dukkandaki kitaplardan tutun da konusulan dile kadar hersey cinceydi.
Zaten burada bizimkinden de yaygin bir cin mali satisi var. Her sey cinde uretiliyor, kendi mallari bile, ve cogu insan Asyali, uzakdogulu yani.
Aslinda sehirde de Chinatown var, ama burasi sanirim daha cok yasadiklari yer. Zaten Turk mahallesi de var, Grek de, Cin de, Italyan da. Kucuk bir Amerika gibi burasi da, tek fark asla irk ayrimi yapilmasina izin verilmiyor burada. En buyuk suc ve ayiplardan birisi.
Cin marketindeki en ilginc sey hayatimda gormedigim cesitlilikteki otlar ve meyvelerdi, ama daha cok ot. Onlarin hepsini denemeyi isterdim bir otsever olarak.
Ve tabiki denizden cikmis herturlu bortu-bocek-yaratik.
Sanirim sumuklu bocek ve cekirgemsi bir bocek haric onlarin da hepsini yerim;)
Ozellikle yengeclerin coklugu ve buyuklugu buyuleyiciydi. Ama istakoz burda da pahali. Karides bize gore cok daha ucuz ve jumbo. Simdiden bir kac kere yedik zaten. Baliklar da cok cesitliydi. Dun aksam tamamen kilciksiz, kocaman filetolar halinde bir balik yedik, nefisti.
Dun de Melbourne Art Gallery'ye gittik. Turkiyedeki sanat ve tarih zenginliginden sonra buradaki hersey bana yeni ve yavan geliyor aslinda ama yine de guzeldi.
Biz daha cok Avrupa ve Asya sanatini, tarihini goruruz orada. Burada da tabiki yine uzakdogu sanati ve tarihi vardi musede, bir de Ingiltere.
Avrupa sanati demisler bir bolume ama Avrupadan anladiklari sadece Ingiltere. O da uc bes mobilyayla biraz da resim.
Sonra yuruyerek Chinatowna gidelim dedik, ama x-mas oncesi heryer o kadar neseli, renkli ve ilgincti ki, onlara bakmaktan, incelemekten aksami yaptik yollarda. Bir sonraki sefere kaldi artik Chinatown.
Bu arada burada hazir cok ve cesitli bulmusken her ulkenin mutfagini denemeye calisiyorum.
Belki yediklerim en guzelleri degildi bilmiyorum ama simdiye kadar susi haric hicbir yemegi sevmedim. Kesinlikle turk yemekleri en guzeli.
Ama turk yemegi derken kebaptan bahsetmiyorum, damak tadi sadece.
Bir sonraki gezide gorusmek uzere...

Hiç yorum yok: